12 Mart 2010 Cuma

kız gelince masaya üslubun nasıl da değişti




koray ile izmirdeyiz. deniz kıyısında dolanıyoruz. avare avare. simit aldık (gevrek mi desek ona?) hazır elde simit varken, neden vapura binmiyoruz ki, düşüncesiyle atladık gelen ilk vapura. martılara simit ata ata takılıyoruz. "deniz ne acayip lan" dedi koray. "ne acayipi a.k bildiğin deniz işte" dedim. "ne biliyim lan ben denizi. angaralıyım ben" dedi. o vakit hak verdim koray'a canı gönülden. "bi numarası yok ama bak gene de açılırsın" dedim. "açılıcam kıza bugün aga" dedi. farkettim ki kafalarımız farklı yerlerde o an. sohbetin orta yolu yok. konsept farklı koray'da. bi amaca hizmet etmek için bu şehre gelmiş. ben sandım ki, beraber takılıcaz. beni görmek için gelmiş. gezip saçma şeylere "ne acayip lan dimi ehehehe" diye dolanıcaz sanıyodum. o an anladım ki ulvi bi amaca yönelik sorular sorup, denizinde verdiği gazla koray'ın düşündüklerini öğreneyim dedim.

h: nasıl açılacaksın, kurdun mu kafada iyice?
k: gidicem diycem ki, böyle böyle
h: böyle böyle he mi?
k: olursa olur
h: ...
k: seviyorum lan
h: heyy gidi. nasıl olacak ama bu iş?
k: dedim ya gidicem diycem ki böyle böyle
h: ...

sohbet açmazlara girdiği sırada vapur durdu iskelede. indik. 1 liraya fotoğraf çekenler doldurmuştu gene deniz etrafını. dedim gel bir fotoğraf çektirelim? onayladı koray. elde simit duruyodu hala. "kıza verirsin belki beni kesip" dedim. "onu boşver de vesikalı yarim filmine dönmesin sonra olay?" dedi. o sırada adam "evet abi çekiyorum gülün" dedi. sanane a.k güleriz gülmeyiz diye düşünmüş olucaz ki şaşkın ifadeli bi fotoğrafımız oldu. aldık onu tekrar yola koyulduk. o sırada geçmişim olan bi kızı gördüm. karşıdan geliyodu. epeydir görüşmemiştik. karşılaşınca birbirimize selam verdik. ayaküstü konuşup ayrılırız diye düşünüyodum ki, "isterseniz bende size eşlik edebilirim" dedi. ve eşlik etmeye başladı. koray ile tanıştırdım. sonra bir kafeye oturduk

ğ: ee napıyosun ne zamandır görüşmüyoruz
h: kovalıyorum bi şekilde naapayım
ğ: ne kovalıyosun
h: ekmeğimin peşindeyim anlıycağın
k: hediyelik eşya işine girdikte geçen biz
ğ: aa ne güzel. sonra noldu
h: bu priapos anahtarlığı dönemi vardı bi ara. biliyo musun?
ğ: yoo ne ki o?
h: o zaman üç çay söyleyelim biz
k: eheheheh
ğ: tamam söyleyelim o zaman. ben bi lavaboya gideyim

...

h: ne gülüyosun olm?
k: elimizde kalan anahtarlıklardan birini versene işte
h: sen o anahtarlıkla açılsana kıza
k: yarraklı bi açılım mı yapıcam kıza?
h: yıllar sonra yarrak mı hediye edicem ben kıza?
k: geliyo geliyo neyse
h: ...

ğ: koray sen nereliydin?
k: angaralıyım ben
ğ: aa ne güzel. gittim ben bi kere oraya. anıtkabire filan
k: evet güzeldir oralar. kızılay tarafları da hoş
ğ: evet evet çok güzel şehir
k: izmir de güzel tabii. deniziyle olsun insanlarıyla olsun
ğ: eheheh haklısın evet
h: sen neler yaptın görüşmeyeli?
ğ: okul olayları var işte. biliyosun dersler biraz zorluyo. ama sürdürüyoruz
h: kovala kovala bi şekilde
ğ: inatla kovalıyorum eheheheh
h: bırakma peşini
ğ: sen bıraktın ama peşimi
h: ...
k: ehehehehe
ğ: pardon. yani derslerin bıraktın mı peşini?
h: sürdürüyorum bende. ticaretin hüsranıyla okulun değerini kavradık
ğ: sevindim bu duruma
h: annen naapıyo?
ğ: iyi onlar da
h: selam söylersin...
k: eheheheh
ğ: neyse ben kalkayım fazla bi zamanım yok. sonra tekrar görüşürüz. senle de tanıştığıma memnum oldum koray
k: bende memnun oldum görüşürüz

bi zamanlar aramız iyiydi. yürüyoduk hep. koray'a da hikayesini anlatmıştım. annesini hiç sevmezdim. zeki de bi kızdı. fakat kız gittikten sonra

k: üslubumuz nasıl değişti lan öyle
h: ne değişmesi? aynıydı olm
k: ne biliyim neyse çayı içip kalkalım mı?
h: kalaklım a.k çöktüm ben zaten. seninde işin var akşam gene görüşürüz
k: tamam

komingg suuun

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder